FELSEFEMİN KİLOMETRE TAŞLARI
(FOLLOW ME)

1) Düşündüğüm, gördüğüm, hissettiğim, duyumsadığım her anlamı/ nesneyi/şeyi/ferdi/parçayı bütüncül yapılar içinde kavramam ve anlamlandırmam bilgi sistemimin esasını oluşturur.

2) Parça-bütün ilişkisinde tercihim bütünden yanadır. Bana göre ilk evvel/elde bütünler vardır. Varlığın basit/sade/ilkel veya gelişmişliğine göre yapısı parçalı/bölünebilir ve çeşitli olabilir. Bu, parçaların bütünü oluşturduğunu göstermez. Bütün parçaları içinde barındırır. Bütünün enerjisi tükendiğinde parçaların bütün ile ilişkileri bozulur. Bu durumda, canlı organizmalar için artık parçaların birlikteliğinin bütünün enerjisini tekrardan harekete geçirmesi söz konusu değildir. Çünkü ölüm/dağılma olgusu devreye girmiştir ve mucizeler dışında bu olgunun geriye çevrilmesi bu günkü yaşam prensipleri gereğince mümkün görünmemektedir. Cansız fizik yapılarda ise bütünlüğünden ayrılmış parçaların her şartta birleştirildiğinde tekrar aynı bütünü oluşturabildikleri söylenemez. Elementlerine ayrılan suyun parçaları birleştirildiğinde tekrardan su oluşturulabilir ancak bir maddenin atomlarını ayrıştırdığınızda parçaların tekrardan birleştirilmeleri söz konusu olmaz. Bunun nedeni su olayındaki ayrıştırmanın nispeten basit ve tekrarlanabilir olmasına karşılık atomun parçalanması olayının hem dinamik hem de kaotik bir durumu içermesidir. İnsanoğlunun bu günkü gücü, bu kaotik ve dinamik durumu idare edebilir değildir. Bu nedenle CERN deki deney çok pahalı bir kumar oyunu idi ve bana göre ilk birkaç el kaybedildi.

3) Bilimsel araştırmaların niteliği insanoğlunun merak duygularının tatmini ile birlikte insanlığa fayda gereklerini ve kolaylıklarını da birlikte taşımalıdır. Bu yüzden uygulamalı evren araştırmalarını gerekli görmediğim gibi onları faydasız da bulurum. Elbette ki gözlem evleriyle uzayı gözlemleyeceğiz. Evreni açıklamak için teoriler üreteceğiz. Ancak Ay’a, Mars’a, Venüs’e insanlı veya insansız yolculuğu anlamsız ve gereksiz görürüm. Bana göre insanoğlunun en iyi kalitede ve en kolay yaşayacağı yer dünyadır. Bu nedenle dünyamıza çok iyi sahip çıkalım ve koruyalım. Mars veya diğer gezegenlere yolculuk masallarıyla dünyamızdaki durumumuzu küçümsemeye kalkmayalım. Biz dünyada yaşıyoruz. “Yedi milyar insanı uzayda bir yerlere taşımak” düşüncesi yedi milyar kere ham hayal bir düşüncedir.

4) Bugün dünyamız çoğunluğu fosil yakıt kullanımından kaynaklanan küresel ısınma ve hızlı nüfus artışından kaynaklanan-fosil yakıt kullanımı dâhil- doğaya uyumlu olmayan teknikler kullanılarak üretilen tehlikeli ürünlerin üretim ve tüketim süreçlerinin ciddi tehdidi altındadır. Gerçek dünya karşısında sanal dünyaya kaçış ise insanlığın önünde, önümüzdeki on yıllarda daha birçok probleme yol açacak bir olgu olarak durmaktadır. Medyatik manipülasyonlarla suni ve iyi olmayanı doğal ve iyi olana tercih ettirmek ise bu olgunun baş tezahürüdür.

Yukarıdaki bu tespitlerden sonra, şimdiden gelecek on yıllara esasen Bilim ve Felsefenin-önceki gelişmelerde büyük payı olduğu gerçeğini de göz önünde bulunarak- neyi uğraş alanı olarak seçeceği gün gibi aşikârdır; ticari olandan çok hayati olanı, suni olandan çok doğal ve iyi olanı geliştirmek, yani dünyamızı ve insanlığı korumak.

Pekâlâ, bunları Kabil’in çocukları yapabilir mi? Habil ruhluları başımızın tacı edersek, evet.

5) Doğal ve iyi olan nedir? Orta ve uzun vadede doğanın ve insanlığın lehinde olan yaşam tarzı ve gerekleridir. İşte bazıları;

a) Gündüzü gündüz olarak geceyi gece olarak yaşamak(gündüz güneşi, gece ayı lamba olarak kullanmak-ben buna ay ışığı iktidar diyorum); gündüz karanlıkta kalmak, gece ise parlak ışıklara maruz kalmak bir bunalım sebebidir. Gündüz çalış, gece dinlen. Gece gündüz çalışmak-fabrikalar açık, madenler işlek, şehirler evler parlak ışığa boğulmuş, yollar açık ve arabalar trenler işlek- doğanın ve insanlığın geleceğinin sömürülmesidir.

b) Saf ürün üretmek-Saf ürün tüketmek; hormonlu ve geni değiştirilmiş ürünleri üretmekten ve tüketmekten kaçınmak. Arısına şeker yedirilmiş kovanın balını yemeyin-balı Nahl Suresinin balı olarak tüketin-. Kabak genli karpuz yemeyin. Hormonlu hayvan eti tüketmeyin. Kısır tohumları tarlanıza ekmeyin, kısır tohumların ülkenize girmesine izin vermeyin. Katkıyla raf ömrü uzatılmış ürünleri tüketmeyin. Doğa ile irtibatı tamamen kesilmiş hayvan eti ve ürünlerini tüketmeyin. Taze sebze ve meyvede mevsim ürünlerini tüketmeyi tercih edin. Gıdaları pişirme tekniklerinin sağlıklı olanlarını kullanın.

c) Doğanın atık üretmeyen enerjilerini kullanın, böylece insanoğlu ve doğa adına kazan kazan politikası uygulamış olursunuz. Doğa fakirleşirken birilerinin zengin olması söz konusu olamaz. Bu aldatmacadır. O fakirlik en nihayetinde sizi bulur. Toprak, su ve havaya/atmosfere sahip çıkın. Yeşil alanları ve su havzalarını koruyun. Temiz enerji üreten teknikleri geliştirip ucuzlatın ki nüfusta ve coğrafyada yayılmaları kolaylaşsın.

ç) Sıkış tepiş on milyonluk şehirler kurmayın, binaları üst üste dikip yaşam alanlarını daraltmayın. Tarım arazileri üstüne de şehirler kurmayın. Şehirler kurmada çevreci yeni teknik ve planlar kullanılabilir.

d) Öngörülü, temkin ve tedbirli, problem çözücü bireyleri eğitim ve okullar vasıtasıyla yetiştirin. Planlı ve insanlık adına güzel bir gelişmeyi bu nesiller kurabilir.

6) Özgürlükler alanını doğal olana dayandırmak; doğal olanı da özgün haliyle kabul etmek, hiçbir şeyin aslı ve özüyle onun aslını bozacak kadar oynamamak.

7) Doğadaki türsel çeşitliliği korumak ve geliştirmek; hassaten kuşlar ve arıları korumak.

8) İnsanlığı sevmek ve bunu yakın çevresinin insanından başlatmak; Tüm insanları Âdem ve Havva’nın çocukları ve birbirinin kardeşleri olarak görmek.

9) Medeniyet yaratmada değişik milletlerin katkısını onaylamak ve bireyin çalışma ve cehdini takdir etmek.

10) Gezmek, okumak, tarihi, filozofları, peygamberleri, sosyologları iyi anlamak, doğadaki her tür ve davranışından bir şey öğrenebilirim diye ummak.

hosting by HostEviniz