Türkiye’de Trafik Kazaları Problemi ve Çözüm Önerileri

Ön Rapor

Doç. Dr. Kemal DURUHAN, İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri/Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı Başkanı

Giriş


Türkiye’de trafik kazaları sosyal bir olgu niteliğindedir. Yıllar içerisindeki nispeten araç ve yol iyileştirmelerine rağmen insan kusurunun öne çıkarak trafik kazalarının yıllar içindeki tekrarlı devamlılığı, onu (olay değil) olgu kategorisinde; (ilaveten), kazalarda insan kusurunun öne çıkması nedeniyle de sosyal olgu kategorisinde ele almamızı gerektirmektedir. Bu bağlamda trafik kazalarına bakış ve onu irdeleyiş, nihayetinde geçerli çözüm önerileri getirerek problemi çözüş; trafikteki bireysel insan davranışlarını, kültürel ve toplumsal çerçeve ile ilişkilendirerek daha esaslı ve geçerli durumları ve dinamikleri tespit etmekle mümkündür. İpucu olarak birkaç soru, bizi bu gereğin anlaşılmasına daha iyi yardımcı olabilir; Trafik kazalarının çeşitli ülkelere göre dağılımı ve istatistiği nedir? Neden Dünyanın en fazla trafik kazası yapan toplumuyuz? Örneğin, ABD’de bireysel şiddet diğer ülkelere göre daha fazla iken trafik kazaları nispeten niye diğer ülkelerdekinden daha azdır?

Trafik kazaları toplumumuzu en fazla mağdur eden durumların başında gelmektedir. Fakat duruma alışmışlık (aralıksız her gün televizyon, radyo ve gazetelerden trafik kazası haberleri verilmesi nedeniyle), onu diğer toplumsal problemlerin gerisinde bırakmakta ve neredeyse en öne çıkan bu problemimiz maalesef çözümsüz kalmaktadır.

Bir bilim adamı olarak, Türkiye’nin trafik kazaları probleminin nedenleri olgusal olarak iyi tespit edildiğinde ve sonrasında etkili çeşitli tedbirler alındığında, trafikte sürücü ve yaya davranışlarının istenilen seviyeye getirileceğini kestiriyor kısa, orta ve uzun vadedeki yürütmelerle (siyasi erkin bu problemi çözmek için plan, dirayeti ve takibi olması gerekir) trafik kazalarının sadece onlarla (on binlerle değil) ifade edilen rakamlara ineceğine inanıyor ve bu her yıl binlerce insanımızın ölümüne bir o kadar da insanımızın sakat kalmasına yol açan problemin çözüm yolları ve tekniklerinin geliştirilmesi gereğine parmak basmak istiyorum.

Geliştirme

Bu bölümde, ülkemizdeki trafik kazalarının nedenlerini bireysel-toplumsal bir bağlam birlikteliğinde tespit etmeye çalışacağız;

1) Ülkemizdeki trafik kazaları sonucu oluşan ölüm ve yaralanmalar, değiştirilemez kaderi bir takdir midir?

2) Ülkemizdeki trafik kazalarının nedeni, sürücü kusurları mıdır (dikkatsizlik, iletişimsizlik, temkin tedbir ve öngörü eksikliği, eğitimsizlik, saldırganlık)?

3) Ülkemizdeki trafik kazalarının nedeni, yaya kusurları mıdır (dikkatsizlik, iletişimsizlik,

Temkin tedbir ve öngörü eksikliği, eğitimsizlik, saldırganlık)?

4) Ülkemizdeki trafik kazalarının nedeni, yol kusurları mıdır?

5) Ülkemizdeki trafik kazalarının nedeni, araç kusurları mıdır?

6) Ülkemizdeki trafik kazalarının nedeni, trafik ile ilgili düzenleme ve kanunların yetersizliği midir?

7) Ülkemizdeki trafik kazalarının nedeni, bazı trafik dışı olay ve olgular mıdır?

Ülkemizdeki trafik kazalarının oluşumunda yukarıda sayılan nedenler, çeşitli derecelerde etkindir. Şimdi bu maddelerin her birini bireysel-toplumsal bağlam birlikteliğinde ele alalım;

1) Ülkemizdeki trafik kazaları sonucu ölüm ve yaralanmalar, şüphesiz değiştirilemez kaderi bir takdir değildir. İslam dini her türlü davranışında bireye sorumluluk yüklemektedir. Bu nedenle bireyin trafikteki davranışlarından dolayı oluşan kendisi veya başkalarının mağduriyeti, dinen bireysel sorumluluk alanındadır. Yani güvenli olmayan sürüş sonucu oluşan kaza veya güvenli sürüş sonucu gidilecek yere salimen varış bireyin kendi davranışları sonucu oluşan bir durumdur. Bireysel sorumluluk hürriyet/özgürlük (bireyin dıştan bir zorlama olmadan kendi iradesiyle seçimi) ile kaimdir. Bu; davranışın örneğin aynı kalarak şöyle/kötü olabileceği gibi, örneğin eğitim ve öğrenme yoluyla düzeltildiğinde böyle/iyi olmasını da getirir. Bu durumda kültürlenme, eğitim ve öğrenme yoluyla trafikteki insan davranışlarının istenilen düzeye getirilebileceği durumu ortaya çıkar. Eğer çalışma ve gayret ile trafikteki birey davranışlarının düzeleceğine inanıyorsak (ki sağduyu buna kanaati, tahmini ve inanışı gerektirir); trafik kazaları sonucu ölüm ve yaralanmaların kaderi ve değiştirilemez bir sonuç olmadığını bilmemiz gerekir. Ancak toplumumuzda, trafik kazaları sonucu oluşan ölüm ve yaralanmaları, değiştirilemez kaderi bir sonuç olarak görmeye inanış oldukça yaygındır. Bu inanış nedeniyle, bireyin trafikteki kendi davranışlarını etkin bir şekilde denetleyip geliştirmediği ve trafik ile ilgili her türlü iyileştirme çalışmalarının gecikmeye uğradığı da ülkemiz bağlamında gözlenen bir gerçektir.

2) Ülkemizdeki trafik kazalarında sürücü kusurlarının öne çıktığı görülmektedir. Şimdi bu kusurları yaratan dinamikleri bireysel-toplumsal bir bağlamda irdeleyelim;

a) Dikkatsizlik;

1-Yaz sıcağı, 2-alkollü araç kullanma, 3-dalgınlık (araç sürmeye odaklanamama), 4-yorgunluk ve uykusuzluk, 5-araç içindekilerle sohbete dalma, 6-araç kullanırken başka şeylerle ilgilenme (telefonla konuşma, teyple ve/veya radyo ile meşguliyet) ülkemizde sürücü kusurlarından dikkatsizliği oluşturan nedenlerin önemlilerindendir.

1-Yaz sıcağı; Ülkemizde yaz sıcağı hemen her bölgemizde araç içerisinde rahatsızlık vericidir. Kliması olmayan veya kliması çalıştırmayan araçlarda sürücünün sıcaktan bunalması, bedeninin gevşemesi ve dolayısıyla dikkatinin dağılarak kaza yapması olasılığı artmaktadır. Bununla birlikte ülkemizde gerek benzin fiyatlarının fazlalığından (devletin benzin üzerindeki vergisinin diğer ülkelerden fazla olmasından dolayı araç kliması çalıştırıldığına daha fazla benzin sarfiyatının olacağı) gerekse sürücünün araç klimasının yarattığı hava cereyanından hastalanma korkusu, kliması olan araçlarda bile klimanın yeterli sürelerde çalıştırılmamasına neden olmaktadır.

2-Alkollü araç kullanma; Alkollü araç kullanma, kişinin kendi gözünde bir kahramanlık olarak algılanmaktadır. Alkollü olarak trafiğe çıkan kişi çoğu zaman zevkli bir sürüşle araç kullanmakta, alkolün yaratmış olduğu mutlulukla yücelmiş ruh haletiyle de bu zevki kendince ikiye katlamaktadır (trafikteki gereğinden fazla yavaş veya hızlı sürüşün nedenlerinden biri budur). Alkolün etkisiyle gevşeyen bedene, mutlulukla kaygıları sıfırlanan bir ruh hali de eklenince, trafikte seyir halinde iken sürücüde bir miktar olması gereken endişe ve kaygı hali (uyanıklık ve dikkati sağladığı için) tamamen kaybolmakta ve kazalara davet ortaya çıkmaktadır.

3-Dalgınlık; Her günkü sosyal yaşamımızda genelde istenilen seviyede problem çözücü olamamamız (ailede ve okullarda aktif ve öğrenci merkezli, problem çözme odaklı bir eğitim anlayışı ile yetişmediğimizden) yarı çözülmüş ve çözülmemiş problemlerimizin kafamızda yığılmasına yol açmakta bu da vatandaşımızı dalgın yapmaktadır. Ayrıca yeterli dinlenme ve beslenmeye özen göstermeyişin de birey davranışlarında dalgınlığa yol açması söz konusudur. Trafikte dalgınlık sürücünün dikkatini azaltarak, kaza olma olasılığını artırmaktadır.

4-Yorgunluk ve Uykusuzluk; trafikte yorgunluk ve uykusuzluğun dikkatsizliği getirerek kazaların oluşmasına neden olduğu açıktır. Atasözlerimizde “Kişi eksikliğin bilmek gibi erdem olmaz” deyişi olmasına rağmen araç sürerken yorgun ve uykulu halimiz, yanımızdakiler tarafından bize hatırlatılsa ve -emniyet tedbiri- olarak şöyle biraz araç kullanmaya ara vererek dinlenme tavsiye edilse, sanki demirden yapılmışız gibi yorgunluğumuzu ve uykusuzluğumuzu inkâra yeltenir ve bizim için her ne pahasına olsun çok değerli olan araba sürmeye devam etme isteğimizi belli ederiz (bu teknolojiyi abarttığımız açıktır -şimdiye kadar on beş saat sürekli dikiş diktiği ile övünen bir terzi görülmemiştir ancak tuvalet molaları hariç on beş saat sürekli araba kullanmasıyla övünen kişilerin az olmadığı görülmüştür-). Burada, trafikteki ideal benliğimizi gerçek benliğimizden daha abartılı olarak algıladığımız ortaya çıkmaktadır.

5-Araç İçindekilerle Sohbete Dalma; Sözsüz ve konuşmasız bir birliktelik ortamı her nerede olursa olsun bizim insanımız için -belki başka toplumların insanları için de- alışılmış bir ortam değildir. Aracı kullanan kişi elbette araç içindekilerle konuşacaktır. Ancak araç sürücüsü araç içindekilerle konuşmayı sohbet ve muhabbete çevirerek eyleminin merkezini araç sürmeden bu işe döndürmeyecektir. Araç kaza yaptığında sürücü kadar diğer yolcular da zarar göreceğinden araç sürücüsünün eylem odağını değiştirmemeyi aracın içindekiler de en az araç sürücüsü kadar gözetmek durumundadır. Bununla birlikte her günkü sosyal yaşamında eylemden daha çok söylemle kendini gösteren ve ifade eden bir kültürün ürünü olarak birey, sürücü olduğunda konuşmasını kısıtlamakta zorlanmakta ve konuşmaya dalmakta; bu da dikkati dağıtarak, kazalara neden olmaktadır.

6-Araç Kullanırken Başka Şeylerle İlgilenme (telefonla konuşma, teyple ve/veya radyo ile meşguliyet); Cep telefonu, toplum olarak zaaf gösterdiğimiz (müptelası olduğumuz, elimizi verirken kolumuzu kaptırdığımız) diğer bir teknik araçtır. Bu aracı neredeyse her yerde ve her şartta kullanırız. Trafikte iki elimizin birden sürüşle ve dikkatimizin de trafikteki seyirle meşgul olması gerekirken, çalan telefonu acele ile bulup, telaş ve heyecanla cevap yetiştirmeye çalışırız. Trafikte seyir halinde iken, trafiğin olanca karmaşıklığına rağmen, evdeymiş gibi uzunca ve sakin konuşanlarımız da vardır (Bu davranışımızla görsel alandaki iktidarımızı bizi seyredenlere ispatlamış oluruz -cebim de var, cipim de; kral benim!-). Can sıkıntısından, dertten veya zevkten; hangi nedenle olursa olsun müziksiz de yapamayız. Bundan dolayı trafiğin tüm karmaşasında bile sürekli radyo veya teyple meşgul olanlarımız vardır.

b) İletişimsizlik;

Türk toplumu olarak genç, orta yaşlı veya yaşlı olsun selamı sabahı, gönlü ve mekânı olan bir toplumuz. Selamlaşır, hal ve hatır sorar, yol verir yol gösterir bir toplumuz. Bir mekâna girerken selam verir, mekânı terk ederken vedalaşıp çıkarız. Yaşlıya, kadına ve çocuklara yol veririz. Sokakta, merdivende, çarşıda pazarda yürürken rahatlığı benimser, başkalarının ayaklarına çelme atmayız. Şüphesiz bu davranışları ayağımız yerde iken yaparız.

Ayağımız yerden kesiliverince (hafiflemiş, neredeyse yüklerimizden kurtulmuş, ayağımızın altındaki yükselti ile bir miktar yükselmiş, edindiğimiz zırhla mücadeleye rahatlıkla girebildiğimiz, hız ve süratle de başkalarının takibinden ve gözetiminden sıyrılmış olarak) selam, sabah, nezaket ve kibarlık, ön vermeyi bir tarafa bırakırız. Sanki kaplana binmişizdir ve kaplan bizi dört ayağıyla yerden kesiverdiği gibi kaplan gücünü de vehmederek bizi diğer kaplanlarla meydanın iktidarını kapma ve “kral kaplan” olma mücadelesine adeta zorlamaktadır. Ayağımız salimen yere değdiğinde yeniden insani vasıflarımıza geri döneriz. Allah korusun! Kaza yaptığımızda, kaplanımızın kâğıttan olduğu anlaşılır, fakat iş işten geçmiştir.

Araçla trafikteki seyrin, ulaşımla birlikte diğer yanı gösterişle iktidarını kanıtlama olduğunda, trafikte bir yere ulaşmak için salimen akış bozulmakta; mücadele iletişimsizliği getirmekte, iletişimsiz trafik akışı güvenli sürüşü bozarak kazalara davetiye çıkarmaktadır.

c) Temkin, Tedbir ve Öngörü Eksikliği;

Önümüze çıkabilecek problemlerin olasılık ve zorunluluk ayırtına vararak, varlıklarından haberdar olma haline, öngörü; başımıza gelebilecek olası problemleri hesap ederek onları çözmek için madden ve manen hazır olma haline, temkin; bu problemleri çözmek için donanımlı olma haline, tedbir diyoruz. Bu üç davranış özelliğinin birbirleriyle ilişkili olarak problem çözmeye odaklı davranışlar olduğu, tanımlarından da anlaşılmaktadır. Problem çözme ise kendi ayakları üzerinde durma isteği ve erkini gösteren birey olmaya azmetmiş kişinin problemlerin varlığı –toplumsal ve bireysel yaşam yani insan yaşamı sürekli olarak problemler yaratır- karşısında göstermiş olduğu etkin bir davranıştır. Toplumumuzun büyük bir çoğunluğu toplumcu yaşam tarzımızın yansımasından doğan ebeveyn/öğretmen merkezli eğitim anlayışından yetiştiği için yeterince problem çözücü değildir. Bu nedenle de problem çözmenin ilişiği olduğu temkin, tedbir ve öngörü toplumumuz insanlarının çoğunda yeterince gelişmiş değildir.

Temkin, tedbir ve öngörü trafikte sürücüde olması gereken davranışların başında gelmektedir. Yola bu aletlerini almadan çıkan sürücü; yolda gördüğünün ötesini –sürüşte anda görüşün dışında kalan çoğunluğu önde, bir kısmı da arkada kalan devamlı bir öte vardır- ve bu ötenin yaratacağı güven/güvensizlik durumlarını yeterince hesap edemez. Bu hesabı iyi yapamadığı yani yol durumunu iyi okuyamadığı için temkinli ve tedbirli de olmuş sayılamaz –bu durumda temkin ve tedbirin öngörüyü birinci sıraya koymakla değerlendiği anlaşılmaktadır-. Her günkü sosyal yaşamında problem çözücülüğü vasıtasıyla kendi ayakları üzerinde durmayı bir yaşam biçimi olarak yeterince benimsememiş insanımız, trafikte problem çözücü olmaktan çok problem yaratıcı olmakta, yeterince problem çözücü olmadığından yaratılan problemler yığılmaktadır –problemler bireyler tarafından zamanında çözülmediğinden tekrarlanmaktadır-.

d) Eğitimsizlik;

Toplumumuz insanında okullardaki geleneksel eğitim anlayışı ve bunun yansıması olan öğretmen merkezli eğitim-öğretim uygulamaları nedeniyle deney, gezi-gözlem ve inceleme, problem çözme, buluş gibi davranış özellikleri yeterince gelişmez –bütün okul yaşamında bir defa bile laboratuara gitmemiş insan sayımız az değildir-.

Deney, gezi-gözlem ve inceleme, problem çözme, buluş gibi davranış özellikleri bireyi her günkü sosyal yaşamının çeşitli kesitlerinde aktif kılan özelliklerdir. Aktif kişi –çocukluktan beri- denemecidir. Denemeciliği onu örneğin maddenin yapısı hakkındaki bilincini doğru olarak geliştirir. Araç metallerinin dayanıklılığı konusunda doğru bilgi sahibidir. Denemeci olmayan pasif kişi ise araç metalleri ile ilgili olarak doğru bilgiye sahip değildir. İdealize benliğin gerçek benlikten yüksek olması ve bu değerlendirmenin mala da yansıtılması nedeniyle aracının metal sağlamlığını olduğundan fazla görmeye yatkındır. Bu nedenle de örneğin aşırı hız yapmaktan kaçınmaz. Gezi-gözlem ve inceleme, mekân ve zamanda eşya ve fertlerin ilişki akış ve salınım bilgilerini bireye doğru –varlığın esas yapısının gerçekliği- olarak kazandırır. Aktif kişi, ne nerde ve hangi zamanda var, bunların miktarları, ilişkileri ve değişebilirlikleri nedir, bilir. Örneğin, Doğu Anadolu’da araç sürüyorken yolun ötesinde aracın önüne hayvan çıkabileceği ihtimalini göz önünde bulundurur. İncelemeci olmayan pasif kişi ise örneğin otluk/ormanlık içinde/kenarında giden yolda aracın önüne yabani hayvan çıkma ihtimalini göz önünde bulundurmaz. Problem çözme gücü gelişmiş birey örneğin, trafikte arıza veren aracının güvenli işler zamanını problem çözme gücü gelişmemiş pasif kişiye göre daha iyi tespit eder ve durumun içinden çıkılamaz bir probleme dönüşünü engeller. Her günkü sosyal yaşamın diğer kesitlerinde olduğu gibi trafikte de bazı durumlar bireyin buluşçuluğu ile ya rahatlar veya daha zora girer; örneğin, dağ yolunda aniden bastıran karla mahsur kalan buluşçu aktif kişinin bu duruma bulacağı çözüm ile buluşçu olmayan pasif kişinin bulacağı çözüm, durumu normalleştirme ve belki hayatta kalma açısından bir olmaz.

e) Saldırganlık;

1-Aşırı hız, 2-hatalı sollamak, 3-uzun farla sürüş, 4-yakın takiple sıkıştırma, 5-yaya üzerine sürme, 6-kırmızı ışıkta geçme, 7-emniyet şeridinde sürüş, 8-çeşitli kural ihlalleri ülkemizde trafikte görülen saldırganlık göstergeleridir.

1-Aşırı hız, gösteriş ve başkalarını geçme isteğinin trafikteki somut göstergesidir. Ötekini geçerek/geride bırakarak önde ve ileride olma kısa bir zaman aralığında da olsa, gerçek sosyo-ekonomik bakımdan gerçekçi bir önde gidiş olmasa da bireye o an itibariyle bir tatmin olma duygusu vermektedir. Bu; gerçek kahraman ile onun rolünü oynayan kişinin durumu ile kıyaslanarak örneklendirilebilir. Bu durumda aşırı hız yapma, beleş (bedava, gayret göstermeden elde edilen) kahramanlığa talip olma ile aynı anlama gelmektedir.

2-Hatalı sollamak, bir aracın gerisinde olmaktan/kalmaktan rahatsız olan birinin, bulunduğu durumda sabır gösteremeyerek, trafikteki düzenli akışı ve güvenli sürüşü bozarak öndeki aracın önüne geçme çabasıdır.

3-Uzun farla sürüş, karşıda sürücü olmadığında özellikle gece sürüşlerinde kırsal alanda gerekli olabilir. Yerleşim yerlerinde, ışıklandırılmış ortamlarda, karşıda da yaya ve/veya sürücüler varken uzun farla sürüş, “işte arabam da var artık, beni görün, beni fark edin, hatta benden bir miktar da çekinin” demenin; bir anlamda da karşıdakini taciz etmenin bir çeşididir.

4-Yakın takiple sıkıştırma, “nefesim ensende”, “ensesinde boza pişirme” deyimlerindeki ana fikir ile aynı paraleldeki bir davranıştır. Yakın takiple sıkıştırmanın psiko-dinamiği, “önde gitmek senin ne haddine, hemen şimdi seni geçip haddini bildireceğim” fikridir.

5-Yaya üzerine sürme, iletişimdeki dikeyliğin neredeyse doksan derece olduğunu göstermektedir. Bu iletişim dili, muhatabına şunu söylemektedir; Kudretimi iktidar eyleyen aracımla bu mekânda görünmesi ve olması gereken benim, senin burada ne işin var! Çekil yolumdan!

6-Kırmızı ışıkta geçme, başkalarının geçiş önceliğine saygı ve izin vermeyerek kırmızı ışığın dur ihtarına rağmen sabırsızlıkla karışık saldırganlık duygularıyla işlenen bir trafik kusurudur. Gidilecek yere gecikme endişesi, aracı devirden düşürmeme düşüncesi, yolun boş olması kırmızı ışıkta geçmenin diğer nedenleridir.

7-Emniyet şeridinde sürüş, sabırsızlık ve acelecilik duygularıyla öndeki sürücüleri emniyet şeridinde sürüş ile geçme isteğinin sonucudur.

8-Çeşitli kural ihlalleri, hatalı sağa sola ve geriye dönüşler, girilmez yola girme, park yasağı olan yere park yapma, otomobilde çocuğun ön koltukta taşınması, aşırı izdihamla yolculuk gibi göstergelerle tezahür etmektedir. Ülkemizdeki kural ihlallerinin en büyük nedeni “bana bir şey olmaz” düşüncesidir. Yani ortalama insanımız, kötü ve istenmeyen şeylerin hep başkalarının başına geleceğine dair bir kanaat taşımaktadır.

3) Ülkemizdeki trafik kazalarının nedenleri içerisinde, yaya kusurları da azımsanmayacak orandadır. (dikkatsizlik, iletişimsizlik, Temkin tedbir ve öngörü eksikliği, eğitimsizlik, saldırganlık)?

a) Dikkatsizlik; 1-Kalabalığın içerisinde bireyselliğini kaybederek sürü davranışı gösterme ve trafik akışında yürürken sağa sola, önüne arkasına yeterince bakmama, 2-dalgınlık ve araçların sürekli akışında yeterince uyanık olmama, yaya davranışlarında dikkatsizliği meydana getiren nedenlerin önemlilerindendir.

1-Kalabalığın içerisinde bireyselliğini kaybederek sürü davranışı göstermenin anlamı, sağı solu, arkası önü insanla çevrili yürüyüş/duruş halindeki birinin gideceği yön kontrollerini kendini saran kalabalığa bırakmasıdır. Özellikle bu davranış kendisini, yol kenarında insanların araç geçişine mesafesiz duruşlarıyla veya karşıdan karşıya geçişlerde yola toplu halde kendilerini atmalarıyla gösterir. Trafikteki bu davranışın kültürel nedeni, insanımızın çocukluktaki büyütülme tarzıdır. Bebeklikten çocukluğa kucaktan kucağa hemen yakın çevresindeki –sülale, akraba ve komşular- herkesin ilgisiyle, koruma ve gözetimiyle büyütülmüş/yetiştirilmiş insanımızda kendisinin daima başkaları tarafından korunacağına dair bir kanı gelişmiş, bu kanı da kişide olası durumlara karşı yeterli uyanıklığın geliştirilmesini engellemiştir.

2-Dalgınlık, kişinin o anda yoğunlaşması gereken durum yerine kafası başka problem veya problemlerle meşgul olma halidir. Bu hal, trafik akışında dikkat gerektiren uyanıklığı bozmakta ve istenmeyen durumlarla karşılaşılmaktadır. Dalgınlığın sosyo-kültürel nedenlerinden en öne çıkanı, ailede ve okullarda problem çözme merkezli birey yetiştirmediğimizden insanımızın yapmış/uğraşmış olduğu işe/faaliyete yeterli bir şekilde odaklanma davranışını gösterememiş olmasıdır.

b) İletişimsizlik;

Yaya davranışlarındaki iletişimsizliği, 1-uyarıcı levhalarla iletişimsizlik 2-uyarıcı levha olmadığından çevre ile iletişimsizlik 3-araç sürücüleri ile iletişimsizlik olarak üç ana başlık altında ele almak isabetli olur.

1-Uyarıcı levhalarla iletişimsizlik, yayanın ya a-uyarıcı levhaların anlamlarını bilerek bunlara uymaması ya da b-uyarıcı levhaların anlamlarını bilmediğinden istenilen/belirtilen trafik kurallarına uyamaması durumudur. Yayanın uyarıcı levhaların anlamlarını bildiği halde bunlara uymaması, kişinin toplum içindeki yerini yadsımış olduğunun ve başkalarına olan ödev/görev algılarının da zayıf olduğunun bir göstergesidir. Kişi burada kendini başkalarından önde tutmakta ve kendini önde tutma, menfaatlerini yerine getirme edimini geçerli kurallara rağmen yapmaktadır.

2-Uyarıcı levha olmadığından çevre ile iletişimsizlik, kişinin yaya olarak trafik akışında doğru davranışı yapmakta zorlandığı durumda çevrede olması gereken bir uyarıcı levhanın olmamasından kaynaklanan bir engellenmişlik durumudur.

3-Araç sürücüleri ile iletişimsizlik, kişilerin özellikle araç geçişlerine de açık olan yolu kullanmalarında geçiş konusunda araç sürücüleri ile olan anlaşmazlıklarıdır. Gerçi yol levhalarının bir kısmı sürücüler ile yayalar arasındaki trafik akışını düzenlemektedir. Ancak, Türkiye’nin birçok yerleşim yerinde bu levhaların yeterli olmadığı görülmektedir. İşte böyle durumlarda yaya ve sürücüler arasında yol geçişlerini salimen düzenleyen sağduyulu davranışların olması gerekir. Yayaların da kullandığı yolda süratli giden sürücülerin bol miktarda görülmesi; araçların da kullandığı yolda kendini hesapsız yola atan yayaların çok miktarda görülmesi bu anlamda sağduyulu davranışları yeterince geliştiremediğimizin birer göstergesidir. Trafikteki yayalar ile sürücüler arasındaki bu iletişimsizlik ayrıca bize, insanımızın kamusal alanları faydacı bir şekilde nasıl kullanacağını çok iyi bilmediğini göstermektedir.

c) Temkin, tedbir ve öngörü eksikliği;

Yayalarda, 1-trafikte seyir halinde iken araçlarla olan mesafe ayarını iyi yapamama, 2-olasılık dâhilinde düşünemeyerek korunabilecek kazalardan korunamama,

3-acelecilik ve sabırsızlığına yenik düşerek güvensiz yürüyüş/geçiş gerçekleştirme gibi davranışlarla kendini göstermektedir. Toplumumuz insanında toplumcu bir yaşam tarzı ve buna uygun düşen geleneksel eğitim anlayışı ve uygulamaları nedeniyle kişiyi birey yapan problem çözmecilik ve bir sonraki adım olan sorumluluk alma davranışı yeterince gelişmeyince; kişide problem çözme ve kendi ayakları üzerinde duran birey olmanın bir parçası olan öngörü, temkin ve tedbir de yeterli bir şekilde gelişememektedir. Bu durumdaki yayanın kazaları savamayacağı ortadadır.

d) Eğitimsizlik;

Yayanın eğitimsizliği bir okuldan mezun olmamışlık veya okur-yazarlık yoksunluğu değildir. Eğitimin kişide üç özelliği iyi geliştirmiş olması gerekir. Bunlar; nedensel ilişkilerle bir olayı/durumu açıklayabilme, bir durum veya olaydaki ince ayrıntılara dikkat edebilme ve problem çözme gücüdür. Toplumumuz insanında geleneksel eğitim anlayışı nedeniyle bu özellikler yeterince gelişmemiştir. Trafikteki yaya davranışlarında örneğin, kaldırımda değil de yol kenarında yürüyen kişi yoldaki sürücülerin en az bazılarının cep telefonu veya yanındaki ile konuşuyor olmasından dikkatinin dağınık olabileceği ve bu nedenle daldırıp kendisine çarpabileceği ayrıntısını atlamaktadır. Yine trafikteki yaya davranışlarında örneğin, yoldaki bir kazayı seyir için oraya koşan kişiler oradaki olaya müdahale edenlerin işlerini zorlaştırmakta veya yolda başka kazalara davetiye çıkartmaktadırlar. Yani problemin çözümüne yardımcı olacakları yerde problemlerin artmasına neden olmaktadırlar.

e) Saldırganlık;

Trafikteki yaya davranışlarında özellikle karşıdan karşıya geçişlerde uyarılara uymadan, sağına soluna bakmadan yola atlayışlar; sürücülerin önceliği olan yollara dalışlar ve kurala rağmen geçiş önceliği almalar saldırganlığın göstergeleridir. Yaya saldırganlığı, sürücü saldırganlığı ile kıyaslandığında pasif bir saldırganlıktır. Yani bu saldırganlığın zararı tamamen yayadır. Yaya saldırganlığının kültürel mekanizması, yaramaz ve şımarık çocuğun kendisini halükarda destekleyen ebeveyni ve yakın çevresine göstermiş olduğu acımaya ve merhamete sığınılarak göstermiş olduğu davranıştır. Yayanın sürücünün yoluna tecavüz etmesi böyledir; “nasıl olsa araç göz göre göre bana çarpmaz, sürücü frene basacaktır, o halde ben gaza basayım!”.

4) Ülkemizde otobanlar hariç tutulmak üzere yol kusurlarının önemlileri şunlardır; 1-Kaygan ve bozuk satıhlı yollar: Yolun kaygan olması, mevsimsel özelliklere göre yolun uygun hızla güvenli sürüşe izin vermemesi halidir. Bu yoldaki asfalt çakıl oranı standart düzeyde değildir. Yol sathının bozuk olması, yol sathının inişli çıkışlı olması halidir. 2- Cürufu temizlenmemiş yollar: Bu yolların ortaları ve kenarları güvenli sürüşü tehlikeye düşürecek oranda çakıl taşlarıyla doludur. 3- Dar ve sert virajlı yollar: Sürücünün dikkatini ve güvenli sürüşünü zorlayan bu yollar kazalara davetiye çıkarmaktadır.

5) Ülkemiz trafiğindeki kazalara neden olabilen araç kusurlarının içinde; 1- Yaşlı araçları, 2- Taşıma kurallarına uymayan/uygun olmayan araçları sayabiliriz. Trafikte güvenli sürüş kabiliyeti bozulmuş her aracı, ister motor, ister lastik kusuru olsun yaşlı araç sınıfına dâhil edebiliriz. Taşıma kurallarına uymayan ve uygun olmayan araçlar trafikte her an istenmeyen olayların olmasına zemin hazırlamaktadır.

6) Ülkemizdeki trafik ile ilgili düzenleme ve kanunları sürekli denetim, kontrol ve ceza artırımı anlayışı ile yapmamalıyız. Yapılan zaten çoğunlukla budur ve bunun da trafik kazalarındaki artışı önleyemediği görülmektedir. Ülkemizde trafik ile ilgili düzenlemeleri bir rehberlik anlayışı içerisinde yapmalı ve yapılan bu düzenlemeleri kitapçıklar yoluyla ilgililere ulaştırmalı, sonra da kanunlaştırmalıdır. Yani vatandaş; “neyin olduğunu bildiğimden sorumlu davranmalıyım!” diyebilmelidir.

7) Ülkemizdeki trafik kazalarının oluşmasında, bazı trafik dışı olay ve olguların dolaylı rolü vardır. 1- Şehir merkezlerine yığılma, 2- Evlenme törenlerine koşma, 3- Cenaze törenlerine koşmayı bunlar içerisinde sayabiliriz. Mesai zamanlarında bile şehir merkezleri araç ve insanla doludur. Bu doluluk şehre geliyorken/giriyorken şehir merkezlerinde ve şehirden çıkıyorken yığılma, izdiham ve kazalara neden olmaktadır. Türk toplumunda evlenme ile ilgili törenler gereğinden fazladır; Söz, nişan, kına gecesi, düğün. Hepsinde insan toplanacak ve bir yerden bir yere gidilecek. Bir de eğlenilmeye gidiliyor. Heyecanlar yüksek, coşku fazla. Böylece özellikle yaz aylarında bu yüzden olan oluyor. Toplumumuzda cenaze defin gerekleri de törene dönüştürülmüştür. Tören demek kalabalık demektir. Kalabalık bir sayı ile trafikte gece ve gündüz olmasına bakılmaksızın heyecanla koşuşturma kazalara neden olmaktadır.

Sonuç ve Öneriler

Türkiye’deki trafik olgusu ile ilgili olaylara toplumsal ve kültürel açıdan bakış, trafik olgusunu her günkü insan davranışlarının değişik yönlerinin bütünlüğü içerisinde ele almayı gerektirir. Çünkü bir toplumdaki her türlü birey davranışlarının ortaya çıkış/tezahür ediş zemini köklerini tarihten, coğrafyadan, iklimden, rejiminden, toplumdan ve uluslar arası ilişkilerden alan ve şekillenmesi devam eden her günkü yaşanılan kültürdür. Bu kültür bütünlüğünü ve dinamiklerini göz ardı ederek, anlık atıflarla trafik olaylarına bakış, toplumsal yaşamın sürekliliği içerisinde üretilen zaaf ve durumların köklerinin ve esas nedenlerin görülmemesine sebep olur. Bu durumda gerekli ve geçerli teşhis konulamadığından tedavinin de gecikmesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda ülkemiz insanındaki trafik ile ilgili birey davranışlarının iyileştirilmesinde ve bu iyileştirmenin toplumumuzun genel olarak tümünde bir kültür/yaşam biçimi olarak her günkü yaşamda yaşanılarak görülmesinde aşağıdaki önlemlerin alınması ve ilgili faaliyetlerin yürütülmesi gereklidir;

1) Aileden okullara bireylerin problem çözücülüklerini ve sorumluluk almalarını artırarak her türlü yaşam göstergesinin ve trafikteki birey davranışların kalitesini artıracak olan aktif eğitim anlayış ve uygulamalarına geçilmelidir.

2) Mal ve hizmet dağılımı mekânları, cazibe merkezlerinin yerleşim yerlerindeki normal dağılımı ile sağlanmalıdır.

3) Her ilde ve nüfusu yirmi binden fazla olan ilçelerde Trafik Teknoparkları kurulmalıdır (Bu teknoparklardaki çeşitli eğitim faaliyetleri Emniyet Genel Müdürlüğü ve ilgili bilim adamlarının işbirliği ile yapılmalıdır.

4) Hedef kitle (sürücüler, çalışanlar ve öğrenciler), kendilerine bizzat ulaştırılacak periyodik trafik yayınlarıyla bilinçlendirilmelidir.

5) Türkiye’nin tüm yollarındaki trafik akışı simülasyonları çeşitli mevsimler için gerçeklerine uygun olarak bilgisayar programı olarak hazırlanmalı, internette çalışılmaları/erişimleri kolaylaştırılmalıdır.

6) “Trafik Psikolojisi” ile ilgili bir ders kitabı ilgili öğretmenlerce (Sosyoloji, Psikoloji, Eğitim Bilimleri, Kamu Yönetimi mezunlarınca) Sürücü Kurslarında okutulmalıdır.

7) Trafikle ilgili olarak hazırlanmış olan bu ön rapor, kişilerin trafikteki davranışlarını iyileştirmeleri için sürücü, çalışanlar ve öğrencilere –ilköğretim öğrencileri için anlatım dili seviyeye uyarlanmış ve resimlendirilmiş olarak- ulaştırılmalıdır.

8) Trafik ile ilgili her türlü düzenlemelerin yapılmasında –kanun, levha, reklam, yol, dinlenme mekânları- ilgili alan uzmanlarının görüşleri alınmalıdır.

9) Türkiye’nin Trafik sorunları ile ilgili geniş katılımlı bir uluslar arası sempozyum düzenlenmeli ve sempozyum sonuç raporu, icra organlarına sunulmalıdır.

10) Ülkemiz trafiğinde etkili birey davranışlarını oluşturmak için ülke çapındaki çeşitli eğitim faaliyetleri, radyo ve televizyon programları ilgili uzmanların işbirliği ile planlanmalıdır.

hosting by HostEviniz