Tabiat Ana


Bazen öfkelendiğin olur çocuklarına,
Ama çoğu zaman çok seversin yavrularını,
Çocuk ana ile gider, elinden tutar ananın!
El ele verince ana çocuk, ahenkle devinirler birlikte,
Ya ayaklarına dolanırsa ananın çocuk, ne olur o zaman!

ve bu çocuk okullu, mektepli, eğitimli ise,
ve dolanıyorsa ananın ayaklarına,
ve yine ananın ayaklarına dolanıyorsa,
bu çocuk anasına çelme mi atıyor yoksa!

Ey çocuk! ey çocuk vah sana,
Ah kafam! ah başım vah bana,
Emekliliğim yaklaştı ama;
Yeni mi emekliyorum yoksa!

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Suyun İktidarı

Kaynatıyor zamanı ateş, madenleri dans ettiren oydu,
Yemeği pişirdiğinde masum; hırsı taşırdığında şeytandı o,
Medeniyetleri yarattık; altını, parayı ateşe attık ve seviştik.
Sonra ateşimiz öyle yükseldi ki, hasta olduk, suyu aradık,
Öyle aradık ki suyu, çöldeki Musa'nın kavmi gibi ve...
ve belki yine aramadan o suyu; ben diyorum ki;
Hararet ve hırsımızı düşürelim suya; suyun iktidarı konuşulsun.

 

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Felsefe

Bir hiçliğin ortasında sonsuz bir özgürlük;
Canlı kanlı bir doğa ve toplumda tutsaklık,
ve hatta, duyularımız ve aklımızla bir sınırlanmışlık,
dahası, doğa üstü güçlere kukla olduğumuzu düşünün!

Veya istem zorunlu olsa da kendinizi özgür hissediyorsunuz;
Bu bir paradoks; acısını çekebilir veya mutlu olbilirsiniz,
ancak öldürerek tanrıyı, tabiatı komik duruma düşürmeyin,
çünkü bebeği anasından ayırmak asıl onu öldürmektir.

Bu nedenle düşünür tanrısızlığı üst insanla eşleştiriyor,
Burada da bir aykırılık var; çünkü ömür iki bebeklik arasında geçiyor.
ve doğrusu taş uzun yaşıyor da insan sönüp gidiyor,
son deminin bebekliğinde annesinin merhametini bekliyor.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Trafik Kazaları

Kumar maceradır,
Erken gençliğimde masum oyunumuzdu;
Çay kahveden ziyade akıl göstergesiydi.

Şimdi, yani adam gibi adamken,
Plan program yoksa,
Kaza, trafik kazası çoksa;
Kumar akılsızlığın göstergesidir.

Macerayı ben dağda ararım,
Dağda meçhule ayı kurt sorarım,
Kösülüp arabaya macera aramam yolda,
Hele safca bunu Azraille oynamam.

Arabaya binince zırha bürünme,
Neden fiziksel algın bu kadar zayıf,
Yapsaydın okulunda onbeş deney,
Kazada kağıt olduğunu görürdün arabanın.

 


---------------------------------------------------------------------------------------------------

Türkiye Destanı

 

Adana'da Çukurova, say sen onu, cömert oba,
Her tarafı mert dolu, gösterdi düşmana sopa.

Adıyaman'ın halkı yaman, hemi de çok çalışkan,
Nemrut Dağı dünyaca meşhur, süsler onu bir tepe.

Afyon'un kalesinde durur bir başkomutan,
Yanıla yenile de düşman yanlış bir yola sapa,

Ağrı'da iki doruk var; İshakpaşa Sarayı ve Ağrı Dağı,
Tarih ve an birleşip de orada, kalpleri bir yola koya.

Amasya; şehzadeler şehri, can elması kırmızı,
Ferhat'ın Şirine aşkından, su koyuldu dağdan yola.

Ardahan'ın ovasında oynaşır boğa sürüleri,
Çimen onların altında sanki bir aba,

Ankara'da Ahi Evran ve dahi Hacı Bektaşi Veli,
Akıtır duru suları, düzgün billur bir kaba.

Antalya'da Toroslar karın doruğun yatağı,
Verir gamı kederi ve üzgünlüğü yele.

Aydın'da zeybekler oynar efe havası,
Köpürür coşar gönüller, dönüşür sele.

Aksaray'da Şammas Baba, Hümanizmin sembolü,
Barış tez hakim olur verse insanlık el ele.

Bilecik Söğütte dikildi yüce çınarın kökü,
Dalları yayıldı cihana, erişti göke.

Bolu'da duyulur, kışın karın ilk adı,
Köroğlu adaleti iste, onu dağda bele.

Bartın'da dünya cenneti Amasra var,
Fatih saydı onu bir gönlü kale.

Balıkesir'in kızı kolonyası güzel derler,
Onları cennetten dünyaya melekler ala.

Burdur'un "Teke Zortlatması" güzel oynanır,
Tekeler bile neşesinden girer göle.

Batman'da eski bir kütüphaneyi sel aldı,
Külliyeyi kurtarmaya dünya alem gele.

Ceyhan'ın meşhurdur tatlı sulu karpuzu,
Kapatamaz onların üçünü kocaman bir sele.

Çanakkale'de yedi düvel ders aldı,
Çıkmaz bu, akıllarından, çıksa her şey bile.

Çankırı'da yarenler oynar yaren havası,
Helva ikram ola sonra, tatlı söze katıla.

Çorum'un türlü çeşit leblebisi hoştur,
Yumurtası bizle rekabet etse bile.

Denizli; dünyada tekstilde birinci,
Pamukkale'de doğa, tarih gelir söze.

Diyarbakır peygamberler şehri; Ergani'de Zülkifl,
Gözetler halkını dağdan, bu yüce kule.

Edirne, Selimiye Camiisi abidesi,
Sinan'ın mağlup ettiği orada zaman-ı hiyle.

Erzincan! öz can! ağladın zaman zaman,
Direği sağlam ola, bundan sonra hep güle.

Elazığ Harput'la seslenir bize,
Çağıldar Keban'da şelale, döner ateş küle.

Erzurum'da Çifte Minare, Palandökene selam çakar,
Palandökenin karları gelir hep bir bir ele.

Eskişehir'in yıldızı; Anadolu Üniversitesi,
Getirir cahilliği, açık alanda dize.

Gaziantep Güneydoğuda zenginliğin timsali,
En bol sofra ile gelir bize.

Giresun, oy! Giresun'da kayıklar salınır,
Düşman izini Giresun'dan Topal Osman sile.

Hatay, Antep'e her bakımdan komşu,
Çeşit çeşit nimet ile gelir size.

Hakkari; oradan öte yok gayri,
Sahip çık vatanına, gerisi hep alavere.

Kastamonu, İnebolu'da Danişmentler,
Dazkırı ile birlikte akraba gelir bize.

Kırklareli Marmara'da sakin bir şehir,
Ufak tefek olaylar olsa bile.

Kars serhat şehri, Sarıkamış masumluğun şerhi,
Fedakar Mehmetçik ruhu, getirdi bencilliği dize.

İstanbul'u yirmi birinde fethetti Fatih,
Gençlik anlamadıysa bunu, gaflete köle.

Malatya, Battalgazi'de Ulu Cami, Kervansaray,
Orduzu'nda Aslantepe, gönüller geçmişe dala.

Manisa, şehzadeler şehri ve Spil Dağında Tarzanı,
Mesir Macunu güçlü, beden güreşi ala.

Muğla'nın efkarlı türküleri söylenir,
"Bodrum Hakimi" dağ başında gelir dile.

Maraş'ın dondurması, keçi sütünden ünü,
Yazın yiyenin bunu, etekleri gelir zile.

Mardin'de Kasımiye Medresesi,
Deyrul Zaferanla el ele.

Ordu, hazır ordu,
Kampı kurak o yere.

Şırnak; Şehri Nuh, Nuh'un Diyarı,
Gemisi yanlış yerde aransa bile.

Tokat Ballıca Mağarasıyla tanınır,
Yer altında sular kireçle dans ede.

Trabzon'da Sürmene'nin dağları,
Adem ile Kemal efkarı verir yele.

Van; ahrette iman dünyada Van,
Güzelliklerin saymakla bitmez, saysak hele.

Yozgat; Bozokların harmanı, yiğitlerin dermanı,
Taşın toprağın bereketli ola.

Zonguldak; bırak artık kömürü, kara elması,
Bereketin bol, kabın altın dola.

 

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Yalan

Seni sevdiğim, uğruna engin dağları fethettiğim,
Kar memleketlerini gezip, kardelenlerini derdiğim,
Soğuk sularına el yüz vurup, baş serdiğim, serinlediğim ey!
Saç telin göndermezsen, nağmelerim yavan olur,
Sazsız türkü bize el gelir, yalan olur.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Terör

Bu memleketin ne okumuşu var ne yazmışı,
İlkbaharı sonbaharı da yok, hep var kışı,
Bunca aydının da basireti mi bağlı,
Bu yüzden terör hep can almada.

İstense çözüm bir günde olur,
Bilemedin bir ayda;
Sosyologu, Psikologu kafa yorsun, yol göstersin,
YETER! artık millet selamete ersin.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Ruhlar Aleminde Gezinti

Bir gün ruhum çıkıp bedenimden,
Şöylece bir gezinti yaptı,
Şol Alperenler ve Erenler,
Ruhuma bir selam çaktı.

Atı şahlanmış Alpaslanın,
Ordusunun pek şanlı ünü,
Anadolu'ya Türk mührünü,
Vurur yiğitleri Alpaslan'ın.

Yunus Emre'm Kur'an okur,
Sıra sıra gönül dokur,
Tapduk'a odun taşır,
Yanar yurdunda Alpaslan'ın.

Karacaoğlan Güzel sever,
Dağ, bulut, ceylan süzer,
Dize dize söz düzer,
Okunur yurdunda Alpaslanın.

Sordum kendime uyanınca rüyamdan,
Layıkmıyım şol erenlere,
Odunum eğri, sazım kırık,
Bir sözüm var belki doğru,
Onun da tesiri kime bilinmez.

İbni Sina'nın tutsam elini,
Yesevi ile yoldaş olsam,
Mevlana'dan ders dinleyip,
Mimar Sinan'ın ufkuna ulaşsam.

 ---------------------------------------------------------------------------------------------------

Güzel

Güzelin sözümüdür, özümüdür, gözümüdür, közümüdür söyle;
Güzelin neresi yakar insanı,
Soğuk dağ suları madem ki var,
Köz hepsinin içinde olmalı.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

İroni

Tasması elinde köpek gezdiren kişi, bir de bakar ki;
Köpek kendini gezdiriyor, bu duruma şaşılacak ne var ki.
Güzelin abı hayatı endam ile taşıdığı sürahi,
Su ile birlikte güzeli de taşımaktadır ilahi!

---------------------------------------------------------------------------------------------------

 Akıl

Hangi duygular salınacak süzgeçten süzülüp;
Hangi akıllar konulacak sözler ile düzülüp,
Duygu oturağında heyecanlarını dindiren akıl,
Bir gözü açık uyumakta tedbirlerle büzülüp.

Sevginin, kinin, hırsın ölçüsü yok,
Şüphe anahtarını elden bırakma,
Otururken iki gözünle uyuyup da,
Tedbir yolunu yabana atma.

Birincilerle ikincileri ayır,
Faydalıyı kayır, faydasızı ayır,
Zarar gelecekse şüphe et,
Tedbir yolunu elden bırakma.

Kemal sözlerin boşa mı söylersin,
Şimdi rağbet güzel ile zengine,
İkisinin de aptalını neyleyim,
Akıl süsler onların dengine.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Aşk

Kalpte kopan coşku fırtınası kaburga kemiğini uzaklara attı,
Gökkuşağı belirdi sonra, gönülleri birleştirip yedi renkten bir bağ taktı.


---------------------------------------------------------------------------------------------------

Havanda Uğraş

Havanda dövme ile su, çorba olmaz,
Yiğit darda iken zorba olmaz,
Cömertler kurarlar sofraları,
Zorla namertler mert olmaz.

Geliver gidiver Konya altı saat,
Dur dedikçe Hasan Dağına oduna gidersin,
Ekşi yoğurdun tatlı ayranı olmaz,
Çöl düzünde tuzu neylersin.

Bir badeyi çirkin sunsa, şarap onu güzel eder.
Güzeller meydana çıksa raks etse,
Bülbüller nefes etse güle konsa,
Gül açılıp bezense aleme koksa,
Ney yüzünden gönlüm hoş olur burkulur,
Çirkin ile birlikte güzeller raks eder, tutulur.

 

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Yandım

Oda yandım oda yandım,
Közde kalan oda yandım,
Garip yanan alevinde,
Karanlığı yalayan soluğunda,
Dağ doruğu, sel kovuğunda,
Bir melek bir şeytana kandım,
Göğe açtım ellerimi,
Yere düşen oda yandım.

Güzeller geçer kervan kervan,
Heykeller gülümser onlara,
Sürekli kim sever güzelleri,
Gülen bir heykel daima güler,
Seven bir heykel daima sever,
Buna rağmen yine de putperest değilim,
Közdeki ateşte de yanan ben değilim,
Herkesin sevgilisi ben değilim de herkesin seveniyim.

Bir gül tomurcuğu, ilahi kokusu,
Onu dokuyan bir bülbül nefesi,
Kadehde kızıl rengi, hayal sarhoşu,
Dağda çam kokusu, nergis esintisi,
Lamba ışığında muhabbet kahvesi,
Yokluğunda yarin güzel hevesi,
Köz içindeki ateşin havaya esintisi,
Yar gelmedi yine ona yandım,
Hasretin esintisindeki oda yandım.

İçmeden sarhoş oldun Kemal, neler söylersin,
Yükler taşıdın Hamal, nerelere gidersin,
Güzeller taşıdın Namal, neler edersin,
Doruklar aşdın Şanal, neylersin.

Benim öğüdüm şudur kendime;
Bir dağ havasını değişme bir servete.

 


---------------------------------------------------------------------------------------------------

Zaman

Bülbüller gülle oynaşırken,
Yılan kaplumbağa ile savaşıyorken,
Dedikodu kazanına bebekler düşüyorken,
Elma yiyen kurtlar büyüdüler ve,
Zamanın çengeline takıldılar.

Zaman zaman nefis azman,
Bazen uzman bazen azman,
Hırs kemiriyor bereketi,
Elma kurtları sularımıza göz dikti,
Gözler yorgunluğa dizildi.

Gece ve gündüz içindeki zaman,
Ruhumun da içinde mi bilmem,
Oynaş tutan kızları ihtiyarlatan zaman,
Beden mecramda koşturmakta beni,
Seyrediyorum şimdi ben onu,
Sonra seyredecek o beni.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Politika

Peşrevi uzayan güreşin söylemini cazgır belirler,
Muhabbet hoştur, dalaş boştur, iyi seyirler,
Tohum-toprak harmanında bereketin hali ne?
Halk politikacıdan dermeğe, yardım bekler.

Söyleyince eyledim zannetme,
Dilin kemiği yok, kolayca söylersin,
Eylemek güç ve ter gerektirir,
Hareketin yoksa boşa söylersin.

Nasıl bir hareket, nasıl bir hareket,
Türkün öz gücüyle derilecek bereket,
Güç akıl ile döndürülecek, devinecek,
Dünya alem bu işi beğenecek.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Su

Aksu'lar, Tat'lar, Pınar'lar,
Kapuzbaşı'lar, Yağ Donduran'lar,
Çağıl çağıl çağıldayanlar,
Yürekleri serinletip ferahlandıranlar,
Köprülü Kanyonda köpürüp coşanlar;

Siz hala zenginsiniz,
Rahmet elinden dökülürsünüz;

Parayı saklayıp koruruz da güya,
Esas hazineyi sebil edip döküyoruz,
Söyleyin, bunun faydasını görüyormuyuz.

Ne lazım ne lazım; karışam, ne kadar lazım,
Su dillense dese; değerlidir çoğum azım,
Vatandaş dese; SU BENİM ASIL AZIĞIM.

Öncüller buysa, sonuç ne ola,
El cevap; su dillenir, der;
Altını saçma, ey akılsız,
Ben kara yağdan değerliyim,
Beni sakla, koru ilet,
Ta ki BİRLEŞTİREYİM ANADOLUYU,
KORUYAYIM TOPRAKLARINIZI.

Kemal burda Ferhatı an!
Yiğitlerin hakkını ver,
Verme değer cimriye,
Cömertlerin hakkını ver.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Şahlanış

İlk ve sonun birleştiği, ilk ayında yılın,
İki yeni açılır gömleğinin, kolları uzar,
Neredeyse yer mavisi gök mavisine ulaşır,
Şahlanış bahtına, kim çıkacak tahtına!

Devir,devran, tarih sürer seyran,
Beyaz Mavi üstünde, hüküm sürer evran,
Yerin ortasındayız, altında ve üstünde kim var,
Biz mi seyretmekteyiz alemi, yoksa alem mi bizi,
Bilinen belli eder izi, maharet, sürmekte gizi,
Gizin izi bende midir, gördün mü bizi,
Ak koyun kara koyun, doğru hesaba soyun,
Defter defteri açacak, sayıları doğru koyun.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Sabır

Hangi meyveydi bilmem,
Acılaştığında ben tatlılaştım.
Su içindeki billur su ile,
Darı dolu kazan taşırdım.

Püskülünü saydım,
Sayılarını çoğalttım mısır tanelerinin.
Kelimeler düzdüğüm mısraların içinde,
Ruhta gezdim, bedenimde coştum.

Mısır'da mısır püsküllerini koklayıp,
Sarı saçlı yarin yokluğuna inat,
Mısra düzmeliyim, en düzgününden,
Şair dizeleri döktürmeliyim en süzgününden.

Altın ile dağ kavramını birleştirsem,
Zenginim işte; Midas ve Karun gibi,
Nil nehrini kadehe koyup içsem,
İhtişam sahibi firavunları görürüm.

Her yanı gezer gelirim,
Kelimeler uçurur beni,
Soğuk bir su dökün üstüme dostlar,
Böyle gelirim kendime geri.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Kardeşlik

Sürdüğümüz tarlada biter çeşit çiçekler,
Gül başta; nergis, zambak, sümbüller,
Tanrı eli, boş değil her hikmeti,
Zambaka gelir kelebekler, güllere bülbüller.

Türke tacını giydirin güllerle donanmış,
Diğer milletler, mutlulukla gönenmiş,
Dört kitabın manası bir, anlayana,
Lazı, Çerkezi, Arabı, Ermenisi kardeşimiz.

Adem ve Havvanın çocukları değil miyiz,
Gövdeden çıkan dallar değil miyiz,
Mücadeleyi de, dayanışmayı da yapan biziz,
Habili cennete gönderen Kabiliz hepimiz.

Önce insanlık, sonra milletler var,
İnsanlık namus ile arla var,
Darda zorda harp var, savaş var,
Barış gerek insanlığa, ara var.

Türklüğe hizmetle geçecek ömrüm,
Lakin bu, insanlığa da hizmet olmalı,
Türkün tarihte tecrübesi var, ünü var,
Türkün elinden helva yemeli insanlık,
Anadolunun yağmuru var, karı var.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Döngü

Ey özsularını bana veren,
Sorgucumu kırdılar gayrı,
Nasıl sürsün bu aşk,
Sürgününü kırdılar gayrı.

Ruh gezip gelir her yeri,
Beden gücüne boyun eğer,
Çıkarsa bir bedenden o,
Güle hasret, diken toprağı.

Düzen gerek, düzen gerek,
güllere bir düzen gerek,
Diken sarmış her bir yani,
Hükümlü bir düzen gerek.

Hırs kemiriyor toprağı,
Kötülük kırıyor ortalığı,
Hasret sardı dört yanımı,
Aleme bir düzen gerek.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

İyi Yollar

Kimleri yemedi bu akış,
Uğurlanırken son bakış,
Her an her yer son kalkış,
Rekor kırdın ama gerekmez alkış.

Şüphesiz bu büyük bir problem,
Erkin, planın, programın yoksunluğu,
Toplumla kişinin uyuşmazlığının varsıllığı,
İyi matematikçi bekler bu denklem.

Verin elime sorunu, bir gezdireyim onu,
Sosyologu, Feylezofu, Eğitimcisi, Ahlakçısı,
Mühendisi, Mantıkçısı, Psikologu, Hesapçısı,
Bir bir dolaştırayım hepsini, Bakan koysun erkini.

Barıştırayım bireyle toplumu, çözeyim sorunu,
Şimdi yollar temiz, çiçekler gülümsüyor etrafa,
Balıklar oynar temiz sularda, çocuklar mutlu,
Kelebekler çiçeklere konar, gelecek umutlu.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Vefa

Meslek edindim vatanperverliği; hizmetkarıyım halkımın,
Dönmezem bu yoldan; olsa da yerim aşağı,
Çalışmasıyla hizmet eden yücedir çöpçü yanımda,
Yukarda da olsa yeri; yadırgarım uşağı,
Pırıl pırıl şirin yurdum; bir kor olup kanımda,
Akmaktadır pınar gibi; niyetiyle kalkınmanın.

Kalkınmayı sanma sen; sadece makinalaşmaktır,
Gürültü ile etrafa gübreler saçmaktır,
İnsanlaşmayı yoksayarak; hep başkalaşmaktır,
Tanrıdan korkmayarak; tek aymazlaşmaktır,
Hayır! bu hesap pek yanlış; sonun başlangıcı,
İnsan bedenine yaraşmaz; hayvanlığın baştacı.

Kafanla düşün ve şunu bil; kavağa kurt girdiği gibi,
Tohuma da yeryüzüne çıkmak için; filiz girmiştir,
Yüksekde olan düşmeye aday olduğu gibi,
Alçakta olan da yükselmeye adaydır,
Ancak! küllü yoksayan cüzün cürmü bilki; fenalaşmaktır,
Etrafını kokuttuğu gibi, insanlığa da yabancılaşmaktır.

Bu nedenle öykünme sen; her şeyine başkalarının,
El öpmek takdir edilir de; ayak öpmek, aşağılıktır,
Arı ol da Anzer balı üret; şifası insanlığın,
Hem Türk faydalansın yaptığından; hem de beşer,
Yani Yaşar, İnsanlık yaşasın.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Anadolu

Gül yaprağına muhabbetim bülbül misali,
Dağ doruğuna özlemim vadiden derviş timsali,
Kıvrımlarla güzelim çiçekler yoktur emsali,
Dermek zenginliklerini Anadolunun.

Arkadaş olmak kelebek karınca ve arının,
Bağrına koymak zambak sümbül ve balının,
Yazın rüzgarı baharda yağmuru kışın karının,
Sardığı bir ruha konmak Anadolunun.

Dağ eteğine oturmak senin,
Rüzgarla okşamak başağı ve gülü,
Bırakmak altın kafesten bülbülü,
Nağmeleriyle raksetmek Anadolunun.

Bir meltem esintisiyle gelir bahar,
Sevgilinin busesiyle gönül coşar,
Kınalı kuzular annelerine koşar,
Sütleri bol gelir Anadolunun.

Kar ile rüzgar boran olur dağlarda,
Ney ile saz çalınır her çağlarda,
Elma bahçede üzüm bağlarda,
Derilip getirilir Anadolunun.

Atakan Çevik çıkmalı,
Kemal Zeki gitmeli,
Barış Bereket çökmeli,
Dermek toprağını Anadolunun.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Önder

Devlet Baba dedem,
Anadolu ninem,
Ortaasya atam,
Güzel çocuk Türkiyem.

Ey eli güçlü, gözü nurlu,
Aklı uslu, gönlü ışıldar,
Milleti şanlı, halkı şuurlu,
Cumhurun babası merhaba.

Tarih dedem olmazsa nedem,
Ninem olmazsa dedem nedem,
Babam bana dedem anlatmalı,
Bu olmazsa babam nedem.

Geçmiş, şimdi ve gelecek,
Baba yolları gösterecek,
Öne geçecek ürün derecek,
Halk peşinden gidecek.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Sevgilim

Gül yaprağa,
Yaprak Dala,
Dal gövdeye,
Gövde köke,
Kök toprağa,
Yaprak havaya bağlı.

Hava yağmurla öper toprağı,
Bulutlar selam verir dağlara,
Uçurtma uçurtur çocuklar,
Umutları rüzgara bağlı.

Asrın tekniği ile yoğurmak harsı,
Temiz enerji ile dindirmek hırsı,
İnsanoğlunu oturtmak tahta,
Artık şeytanın bahtı bağlı.

Akıl teknesini getirin bana,
Atın hünerlerinizi içine,
İşte çözümler işte hüzünler,
Seçimler insana bağlı.

Ey akıllıyım diyen kişi,
Nicelik ve nitelik hesabını yap,
Bugün ve yarın hesabını yap,
Doğru çözüm felsefeye bağlı.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Okul

Nitelikli nicelikler okulun ürünü,
Topluma hizmet için insan sürümü,
Neye yarar ayakları üzerinde duramayan,
Problem kaynağı olan ömür törpüsü.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Yakınımdaki Uzak

Nasıl sevmek seni nasıl,
Ruhunu ruhuma katmak nasıl,
Ben sen, sen ben olduktan sonra,
Bu sarhoşluktan uyanmak nasıl.

Kuzuların gözüyle dağ nasıl,
Nasıl balıkların gözüyle deniz nasıl,
Yanmış yürekleri kandıran pınar,
Periler masallarda nasıl.

Kafamın hemen arkasında ama nerde,
Yıllarca aradım gökte ve yerde,
Çok düşürdü beni derde,
Ulaşmak sana bir gün nasıl.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Küresel Isınma

İhtiyarı çocuk, okumuşu cahil,
İktidarı uyuyan, halkı gafil,
Heyhat! uyanık birkaç göz,
Onlar da geçiremez fiile söz.

Kelebekler kuzeye göçediyor,
Sibirya'da hala ayılar uyumadı,
Buzullar günden güne eriyor,
Kyoto sözleşmesine ABD uymadı.

Orhun'um, Orçun'um, sizden özür dilerim,
Ve bütün çocuklardan özür dilerim,
Herkesin üzerindeki miyop göz,
Görmüyor geleceğinizi, özür dilerim.

Bakın! işin felsefesi şudur;
Tabiat fakir ise, sen zengin olamazsın,
Her şeyin aslı toprak, hava ve sudur,
Bunlar yoksa, altın ve parayla varsıl olamazsın.

Ey dünya halkları, vermeyin çok, kör zengine değer,
Temiz havaya, suya, güle verin değer,
Bundan böyle, bakkal hesabıyla idare şöyle dursun,
Halkı, çocukları düşünenler, koltuklara kurulsun.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Sel

Beyaz, sarı, kırmızı, açık ve koyu,
Kurt dağda ulurken, çoban uyudu,
Koyunlar telef oldu, sel aldı köyü,
Değişecek çobanın mecburen huyu,
Bu hesaptan, çobanlık okuluna gitti çoban,
Öğrenecek okulda plan ve program,
Lakin olan oldu, mal da can da ziyan,
Cahil çobanı işe getiren pişman,
Neyse işte, şimdi okula gidiyor,
Artık tehlikeyi önceden görecek,
Bize koyunlarımızdan kaymak yedirecek.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Sesler

Tink tank, tak tik, pat küt,
Ah anam, yarıldı kafam.
Vay beyim, vay paşam,
Gidem biraz da ben azam.

Çat çut, zırt pırt, çıt pıt,
Ekmeğim bol, tuzum kıt,
Tavuğum yok, kazım tık,
Tok uyudum, aç uyandım,
Azığımı azındım, midemi kazındım.

Ah, hu, ha, ha ha ha!
Acınacak ne var bunda.
Böğürtlen var şurda,
Köpek geliyor peşinden,
Çalıyı dolan da gel ha.

Vay ya, ha hu, yahu!
Kim geliyor sahi,
Sen ha, pırasa sarımsak,
Ya hu biraz sarılsak,
Sonra da darılsak.

Cın cık, cin çık, can cık,
Ben erkek, sen kancık.
Sen şıksın, ben kılçık,
Sık sık çık, şık çık,
Gel beraber tozalım,
Memleketler gezelim.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Kazanmak ve Kaybetmek

Sağduyu bir selam ve de bir kelamdır,
Duyacak kulağa söylenen bir meramdır.
Bütün renklerin tonu bellidir aydınlıkta,
Belli olmaz bu tonlar karanlık ve sayrılıkta.

Şöyle denir, böyle denir, kesinlik denenir,
Gizlide görülmeyen tanda belirlenir.
Balık avlamak için bulanık suya giren,
Tertemiz suya girerek temizlenmelidir.

Bukelemun da yaşar bu dünyada, ak güvercin de,
Bazen biri, bazen diğeri olarak görünen de.
İlmin işi zor, birincisini belirler listeler de,
İkincisi için ne denecek, şaşarım ben de.

Kim kazanır, kim kaybeder, Bazı kazanırken de kaybeder,
Güvercin rolüne girmiş bukelemun, aslında derbeder.
Ak güvercin olup uçayım der, dilinin dolandığı çalı engeller,
Bukelemunluğu bırakıp, güvercin olmak işi dengeler.

Türk Milleti asil bir millettir, bu bilinecek,
Gerekirse ondan özür dilenecek.
Hem dünya insanı, hem Türk olmak da mümkün,
Ancak dünya insanları gibi Türk'ü de severek.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

İktidar

İktidar kalemim dikili benim,
Ucunda fikirlerim dalgalanır.
Zayıf bir beden üstündeki baş,
Çok çabuk hastalanır.

Güzel yemeklerle donat masayı,
Sonra sağlam tut sandalya ve asayı.
Zira kör bir göz üzerindeki kaş,
Ne göz korur ne de baş.

İktidar baş gerektirir,
Gözü koruyacak kaş gerektirir.
Kafa omuz üzerinde durur,
Dik tutacak erk gerektirir.

Atı süvari sürer,
Süvari at üstünde durur.
Tökezleyen atın süvarisi,
Hep yerinde durur.

Çocuğu adam belle,
Başağı toprakla belle.
Güzel Rüyaya yat uyu,
Bir gün onu çıkar belle.

İktidar koltuğuna bileni oturt,
Hem kaşı olsun hem de gözü.
Dosta yumuşak düşmana sert sözü,
Söyleyecek adamı iktidara oturt.

Barış her daim düsturun olsun,
Uygun araçlarla onu elde et.
Dünyadan güzel olanı al,
Güzel olanı da dünyaya sal.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Yolculuk

Efkarlıyım bugün, şakıyacağım; dağda sazımı çalacağım,
Bu niyetle çıkıyorken Akdağa, bir meşe altına oturdum,
Ben divan sazını çalıyorken, ağustos böcekleri de söylüyordu;

Çalışın ne güzel yaz! çalışın ne güzel yaz!

Bu şarkıyı duyan karıncalar, dans ederek oynuyordu,
Yazın saatini bildiren cırcıra, teşekkür ediyordu.
Derken vardım bir su kenarına, sazlıkları bol,
Bir şarkı da burda çaldım, gayet neşeli, sazlıklar söyledi;

Meşelidir dağlar meşeli.

Meşeli dağda böyle geziniyorken,
Balın hasını yapan güzel arılar gördüm,
Tattıktan sonra ballarını, söyledik birlikte;

Neşelidir ballı dağlar neşeli.

Velhasıl bu günüm çok güzel geçti,
Şakıyarak dağlarda nağmelerim geçti,
Çaldım da atalarımın sazını dağlarda,
Sözlerim şöyle haykırdı taşlara;

Bu dağlardan bir Kemal geçti.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Ab-ı Hayat

Bir servet verilmiş bize; bahçeler, bağlar, dağlar
ve denizler, o güzelim dağ havası, balıklar, elma, erik
ve gül ile nergis, ceylanlar, oğlaklar ve doğanın elçileri
Evler ağlar, gülmez, yanıklar ve bağrı ezikler, kaçıracağım keçileri.

Eriştik dağlara, denizlere, nice ülkelere,
Hızımızı övebiliriz;
Kirlettik nice güzellikleri,
Dizimizi dövebiliriz.

Bilim, teknoloji ve sanat,
Güzelliği mi oluşturacak,
Yoksa çirkinliği mi,
Kaderimizi yazabiliriz.

Biraz basiret gerek,
Herşey var şimdi de, bu yok,
Kralın hası gerek, sermayeye de hakim,
Halkın hası gerek krala da muhkim.

Ey dostlar, akıllar, şundan korkarım biliniz,
Bir salkım üzüm, bir füzeden daha pahalı olur da,
Şimdiden bilelim, bu yüzden, üzüm ve domatesin değerini,
Sonra eşeğe yedirirsiniz, altın semerini.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Özlem

Kafamda bir dünya kurup; seni oraya yerleştirdim,
Ama sen yoksun yanımda; arıyorum özlemle, nerdesin,
Kaybolduğun günler oldu; rüyalarım buldu seni tekrar,
Tahtıma kurulup prensesim oldun;terketmedi beni bu efkar.

Gönül çemberimin yarı çapındasın, dönüyorum felek gibi,
Merkezkaç kuvvetinden savrulup uzaklaşacağına, geliyorsun,
Gitmiyor, geliyorsun; hem uzağımda, hem en yakınımdasın,
Bu aşkın paradoksunu çözen matematikçiye ödül vereceğim.

Doruklar meskenim oldu; yokluklar içinde kıvranıyorum,
Kaybettiğim cennette tahtımı arıyorum; bulacağım,
Bulduğumda, tahtımın gülü sen olcaksın,
Halkıma ekmek ile sevgi dağıtacağım, şakıyarak.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Renkler

Hürdü ruhum, esen rüzgarlarda, sonsuz,
Çimeninde besledi beni toprak, denize komşu,
Dalgalar döver sahili, istediğini alamamış,
Issız ize dönüşene dek, vurgunlara yanmış.

Bir hayalin peşinde mi koştum, bir efsuna mı aldandım,
Suya mı kandım, susuzluğuna mı yandım,
Sallanan beşikler sallamadı beni, senin ninnilerini aradım,
Dağlara vurdum kendimi, hayalinle avundum.

Yanar sinem, biçarelerinden bir efsunun,
Nazar boncuğumu takayım, gökü mü kucaklayayım,
Kendimi yoksa, sein pınarlara mı salayım,
Ah, saçlarında dolaşan bir meltem, gelip okşasa beni ah!
Ne diyeyim, herhalde dilenmedeyim,
Bir efsunun elinde biçaredeyim.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Macera

Ey fukarai fakir,
Hemi de hakir,
Her yanı, üstü başı kir,
Ne gezersin sağda solda sen kimsin.

Ey duran, soru soran,
Sorup duran, cevap aramayan,
Biraz düşünüp, biraz kaşınan,
Nedir bu halin, seni pire mi yedi.

Bak kişi! er kişi, kadın kişi,
Durgunluk tozunu, dağ yeline aldır,
Kepçeni,kaşığını düğün pilavına daldır,
Türkelini gez, gör de hüznünü kaldır.

Bizim işimiz neşe,
Biraz çam biraz meşe,
Derdi sen, sorma keşe,
Kelebek derer, menevşe,
Türkelini gez, gör de hüznünü kaldır.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Zehirli Yılan

Bir yılan beni sardı,
Gözlerini,gözlerime ağdı,
Kavrayıp boynundan şöyle,
Sordum, benle işin ne?

Dedi, bir büyücü gönderdi beni sana,
O, kişiyi sıkıca bir sarmalasana,
Ama ben sarmayı da sarmalamayı da pek bilmem,
Bu yüzden, seni tam ısıracakken!

Yeter! yılan soyu,bırak söylenmeyi,
Kim bu büyücü, sen onu söyle,
Sen gibi bacaksızın biri mi?
Yoksa, kolları var, bacakları da iri mi?

Vallahi ne yalan söyleyeyim, karanlıktı,
Sadece sesini duydum,kıs kıs gülmekteydi,
Hemi de tozu dumana katıp, gelmekteydi,
Korktum, kabul etmesem, gitmeyecekti.

Pekala, zehirli yılan, şimdi benden kork,
Boynunu mu koparayım, yoksa kafan mı ezeyim,
Yoksa seni affedip,yavrularına mı bağışlayayım,
Nedeyim,neyleyeyim de hayırlı bir iş yapayım, söyle.

Ey insan, insaf eyle bana,
Bunu ben yapamam, ama sen yaparsın,
Acımak ve korumak!çünkü sen bunlarda varsın,
Canımı bağışla,kırma dişimi,vurma kafama.

Bak ki, yılan aşka geldi, söyler,
Kötü, iyiye nasıl öğüt eyler,
Lakin öğüt kar eyler, var git yoluna,
Bundan sonra dokunma, insan soyuna.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Türkiyem

Ulu Camiinin Eğri Minaresi, Harput'ta,
Ona Eşdeğer, kapı eşiğinde, incir ağacı,
Tarihi okunur Hasankeyf'in Artukoğulları'nda,
İshak Paşa Sarayında, ruhumu alır bir sancı,

Tarsus'ta mı yedi uyuyanlar, yoksa Afşin'demi
Çanakkale Şehitlerinin ruhu incinmesin,
Afyon kocatepeden bir zafer işareti,
Ecdadın yüce ruhu aman gücenmesin.

Dağlarda bir kurt!Malazgirtte biraslan kükrer
Alpaslanın ruhu üzerimize titrer,
Kıştan sonra baharda, torosta, boran kükrer,
Tilki üşür, fare kaçar, çakal titrer.

Gören gözünüz varsa,bakın şöyle bir,
Var mı anadolum, Türkiyem gibi,
Kar,yağmur besler benim nehirlerimi,
Kars,Edirne, Afyon anlatır beni.

Kimsenin toprağında gözüm yok benim,
Toprağımda gözü olana, yaman bir yiğidim,
Fırat ve diclede içtim suyumu,
Ağrıdan Torostan, aldım huyumu.

hosting by HostEviniz